İçindekiler:
Saklıkent Kanyonu Milli Parkı
Saklıkent Kanyonu, ülkemizin en güzide doğal harikalarından birisidir. Sanıldığının aksine, Muğla ilimizde Fethiye değil, Seydikemer Belediyesinin yetki alanında olan bu kanyon, 1996 yılından itibaren milli park statüsü ile ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Ancak en çok sayıda ziyaretçisini Fethiye ve Kaş'taki turistler için düzenlenen seyahat turları aracılığıyla edinmektedir. Kayaların arasından akan suların Akdeniz'e ulaşma çabasının sonucu olarak, binlerce yıl içerisinde oluşmuş bir mucizedir adeta.
Her yıl, tatilini Muğla ve Antalya civarında geçiren ve sıcaklardan bunalmış yüz binlerce yerli gezgin ve maceraperest yabancı turistin de uğrak noktası olarak, yerli ve yabancı mecralarda ülkemizin doğal güzelliklerinin reklamını en güzel yapan mekanlardan birisidir.
Saklıkent Kanyonu Milli Parkı'nda girişteki vezneyi geçtikten sonra bir süre boyunca kanyonu, kaya duvarına çakılı demir geçit üzerinden geçmeniz gerekiyor. Sonrasında Eşen Çayı ile birleşip Patara Plajı ile Kumluova Plajı arasından Akdeniz'e dökülecek olan Dargaz Çayı'nın buz gibi akan sularına ayaklarınızı sokup, taşlık bir zemin üzerinde, suyun hırçın aktığı başlangıç noktasını yürüyüş parkurunun başlangıcına çekilmiş olan halat yardımıyla aşıyorsunuz. Hamile ve benzeri özel durumu olan dostlarımıza buradan geçmemelerini veya geçeceklerse dahi en az 2-3 kişinin yardımını almalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü fiziksel engeli bulunmayan bizler dahi mevsim durumuna ve suyun debisine göre zorluk çekebiliyoruz.
Sizlerin de yolu Antalya veya Muğla'ya düşerse, zaman kaybı olarak görmeksizin pılınızı pırtınızı toplayıp bu mucizeyi yerinde görmenizi tavsiye ederiz. Bu blog yazımızda sizler için Saklıkent Kanyonu hakkında bütün bilinmesi gerekenleri derledik.
Saklıkent Kanyonunda Ne Yapılır? Yapılabilecek Aktiviteler
Saklıkent Kanyonu sizlere rafting, yürüyüş, kil maskesi ve çamur banyosu gibi bir çok imkan sunmaktadır.
Tabii, Saklıkent Kanyonu'nda ilk iş yürümek, yürümek, yürümek... Ve "yahu bu meretin sonu nerededir?" diye düşüncelere dalmaktır. Milli parka girişinizin akabinde yürüyüş parkuruna doğru halat yardımıyla gideceğinizi söylemiştik, peki nerede sonlanıyor bu parkur? Fiziken nerede sonlandığını kestirmek zor değil, Google Haritaları açıp bakabilirsiniz. Ancak pratikte yürüyebileceğiniz yolun sonunu sizin iradeniz belirliyor dersek yalan söylemiş olmayız.
Şöyle ki, kanyon yürü yürü bitmiyor efendim. Engebeli yolları ve yüzlerce, belki de binlerce yıldır akan sulara meydan okumuş kaya yığınlarını aştıkça dönenlerin yolun sonunda bir şelale olduğuna ilişkin hikayelerine kulak misafiri olup, siz de güç yüzüğünü arayan Gollum gibi bu şelaleyi görmek istiyorsunuz. Ancak yolun sonunda gördüğünüz şelale, aslında yolun sonu olmuyor. Biraz kaya tırmanışı becerisiyle aslında o şelaleyi de aşıp, çok daha büyük engellerin sizi beklediğini görebiliyorsunuz. Ancak vadedilen beklentiyi karşılamayan bu küçük şelalenin ilerisine gitmek isteyen dostlarımıza uyarıda bulunalım: yanınızda en az 2-3 kişilik bir arkadaş ekibiniz olmadan gitmenizi gerçekten önermeyiz, çünkü ne kadar keyifli de olsa üzerinden akan sularla aşınmış kaygan kayalıkları aşıp daha da ileri yolları görmek istediğinizde ciddi bir kayıp düşme tehditi altına giriyorsunuz. Hatta ilerideki engeller baştakiler gibi 10 yaşında bir çocuğun dahi tırmanabileceği küçüklükte olmadığından dolayı düşeceğiniz mesafe de çok daha büyük olacaktır. Şahsen ben yorulup acıkan arkadaşlarıma daha fazla devam etmemelerini, isterlerse dönebileceklerini söyledikten sonra "ulan şimdi burada düşüp kolumu bacağımı kırsam, asla buradan tek başıma dönmeyi beceremem" diye kara kara düşünüp geri döndüğümü biliyorum.
Ayrıca milli parkın giriş veznesinin hemen yanında, köprünün diğer ucunda ve restoranların bitişiğinde rafting yapılmaktadır. Akıntığının yürüyüş parkuruna göre daha şiddetli olduğu sularda, tercihinize göre yarım saat ile 2.5 saat arasında değişen parkurlarda, su botları, koruma ekipmanı ve küreklerle rafting yapıp suyun keyfini çıkarabilirsiniz. Eğer giderseniz bizim için de keyfini çıkarın, çünkü "Kanyonu yürüyebildiğimiz kadar yürüyelim bakalım nereye varacağız" düşüncesiyle hareket eden bizler o kadar yürüdük ki dönüş yoluna ancak zamanımız ve enerjimiz kalabildi.
Bunların yanında siz de milli parkın yüzlerce ziyaretçisi gibi kanyonun dere yatağına çökmüş olan kil yığınını vücudunuza sürüp kil maskesi yapabilirsiniz. Ancak inanın, biz bunu tavsiye etmiyoruz. Çünkü kanyon boyunca içeride tuvalet bulunmamasından ötürü bir çok kişinin kayalıkların arkasına geçip ihtiyaç giderdiğini, izmarit vb. çöplerini maalesef yerlere attıklarını gözlerimizle gördük.
Saklıkent Kanyonu Milli Parkına Nasıl Gidilir?
Saklıkent Kanyonu Milli Parkına kendi özel aracınızla gidebileceğiniz gibi, Fethiye ve Kaş gibi Muğla ve Antalya ilçelerinden düzenlenen turlar aracılığıyla da gidebilirsiniz. Zaten Saklıkent Kanyonu Muğla'nın Fethiye ilçesi ile Antalya'nın Kaş ilçeleri arasında yer almaktadır.
Fethiye ile Saklıkent Kanyonunun arası 45 kilometredir.
Kaş ile Saklıkent Kanyonunun arasında ise 63 kilometrelik bir mesafe bulunmaktadır.
Konum bilgisi aşağıdadır, yol tarifi alabilirsiniz:
Saklıkent Kanyonu Milli Parkı Giriş ve Otopark Ücreti
Saklıkent Kanyonu'nda Giriş Ücretleri:
Yetişkin: 10₺ Öğrenci (İndirimli): 5₺ 6 yaş altı: Ücretsiz
Otopark Ücretleri:
Araba: 15₺ TL Minibüs ve Otobüs: 20₺ TL Motosiklet: Ücretsiz olduğu söylendi Bisiklet, Elektrikli Bisiklet ve Engelli Araçları: Ücretsiz
Saklıkent Kanyonunun Oluşumu ve Özellikleri, Kayanın Suyla Mücadelesi
Saklıkent Kanyonu, devasa kayalıkların arasından akan görece cılız bir su gibi görünse de, Saklıkent Kanyonu'nu ve kanyonun içinden akıp gitmekte olan Dargaz Çayı'nı yaz ayları dışında hiç görmüşlüğümüz yok.
Kayaların boşluklarından sızıp birleşen sular, binlerce yıl boyunca Saklıkent Kanyonunun her iki yanında kalan kayaların arasındaki yumuşak kil ve toprak yığınını aşındıra aşındıra yüzlerce metrelik yüksekliklere uzanan bir boşluk meydana getirmiş. Öyle ki, kanyonun içi bu devasa kayalıkların etkisiyle sımsıcak yaz aylarında bile gölgeli ve serin kalabilmektedir. Karşılıklı kaya duvarları arasındaki mesafe, bazı noktalarda birkaç metreye kadar düşmekte ve kanyon dibinde yatan dere yatağını sıkıştırmaktadır. Sonrasında da, kayalıkların arasındaki bu ufak parçalı toprak yığınını, güneybatıda birleştiği Eşen Çayının da sularıyla birlikte dere yatağına çarpa çarpa ufalamış ve sonunda Patara Plajı ile Kumluova Plajının arasından Akdenizin açık sularına dökmüş. Tabii Patara Plajına ve Kum Tepelerine giden okuyucularımız, biraz da coğrafya bilgileri varsa Patara'nın o dalgalı denizinin, Dargaz ve Eşen Çaylarının ezip savurduğu bu toprak yığınını kuzeye doğru geri püskürtüp Patara Plajının ince kumunu oluşturduğunu hemen anlamıştır sanıyoruz :)
Commenti